Haziran 2025 Tarihinde Yeni Çıkan Kitaplar

Uzun Süren Bir Gece Şafağa Kavuşurken

Fırat Güllü, Uzun Süren Bir Gece Şafağa Kavuşurken'de geçmişin peşinde koşan bir hikâye anlatırken, geçmiş ile bugünün aslında nasıl iç içe geçtiğini ortaya koyuyor. Hayata, hatırlamaya, tarihin -ve talihin!- oyunlarına, aile bağlarına, aşka ve direnişe dair bir roman...

Dünyadan Sonra Bir Yer

Yelina Tayfur, Dünyadan Sonra Bir Yer’de ziyaretçilerin, yolcuların, misafirlerin, yabancıların, yok sayılanların, unutulanların, bekleyenlerin yaşamlarından kesitler sunuyor. Yalnızlığa yazgılı sıradan insanların hüsranlarını ve hayallerini, boş vermişliklerini ve ısrarlı arayışlarını, kırılgan heyecanlarını ve derin korkularını kayda geçiriyor. Genellikle yenilgiye mahkûm bu varoluş halinin eziciliğini anlatırken, her şeye rağmen yaşama tutunan bu insanların güçlü bir direniş ve dayanışma ihtimalini canlı tuttuklarını da satır aralarında fısıldıyor...

Yerel Hükümet: Gültepe
Bir Özerklik Deneyimi (1973-1980)

Belediyeler, bir yandan özerkleşme eğilimleriyle ve potansiyelleriyle merkezîyetçi politik tasarılara “tehdit”ken, diğer yandan büyük coğrafyalarda merkezî yönetimin uygulanabilmesi açısından belki de bir tür “zorunluluk”tur. Bu gerilimin nasıl çözümleneceğiyse teknik değil, politik bir sorundur ve demokratik hayata dair ipucu verir. Turgay Gülpınar, Yerel Hükümet: Gültepe - Bir Özerklik Deneyimi (1973-1980) kitabında bu gerilimi, İzmir kent merkezine yaklaşık üç kilometre uzaklıkta tepelik bir alanda kurulan Gültepe’ye “yerel özerklik” merceğinden bakarak çözümlüyor. 12 Eylül darbesi sonrasında büyük kentlerin yakınındaki belediyelerin kapatılmasına ilişkin kararla tüzel kişiliğine son verilen belediyelerden Gültepe’yi, 1950’li yıllardan itibaren Türkiye siyasal hayatında yerelliğe bakışın değişimleri/dönüşümleri içerisinde konumlandırarak yerel özerkliği bir idari statü olarak değil, yerelden kurulan, ağırlıklı olarak gündelik pratiklere dayanan bir ilişki olarak yeniden tartışmayı öneriyor.

Adana Katliamları
20. Yüzyıl Başında Devrim ve Şiddet

Adana Katliamları, 1908 Jön Türk Devrimi sonrası oluşan birlikte yaşama ve özgürlük umutlarının yerini nasıl şiddetin ve çatışmanın aldığını gözler önüne seriyor. 1909 yılında Adana ve çevresinde paranoyanın neden olduğu iki ayrı katliam dalgasıyla öldürülen Ermenileri, yakıp yıkılan mahalleleri, işyerlerini, Osmanlı hükümetinin müdahale etmekteki başarısızlığını, sıradan insanların faillere dönüşümlerini anlatıyor. Bedross Der Matossian, bu katliamlara giden yoldaki tüm etkenleri incelerken, katliamlar sonrası insani yardımları ve müdahaleleri, yargılamaları da es geçmiyor. Çok sayıda kaynaktan yararlanarak yazdığı bu eseriyle tarih çalışmalarında kendisine pek yer bulamamış Adana katliamlarını gün yüzüne çıkarıyor, yaşanan trajedinin neden ve sonuçlarını titizlikle masaya yatırıyor.

Cam Kenarından İstanbul
Suriçi

Oktay Özman bir otobüsün, tramvayın ya da dolmuşun cam kenarındaki yerini alıyor, İstanbul’un yedi tepesini dolaşıyor. Asfaltın altındaki tarihi, Bizans’tan, hatta tarih öncesi çağlardan bugüne taşıyor. Tarihî Yarımada’nın taşı toprağı kendini anlatmaya başlıyor: Bazenbir kilise, bazen bir cami, bazen de yalnız bir duvar İstanbul’a dair hikâyeleri, rivayetleri ve köklü bir tarihi önümüze sermeye yetiyor. Cam Kenarından İstanbul, hepimiz için bir “eskiden yeniye” İstanbul rehberi...

Danton'un Ölümü

Bir zamanlar devrimin en ön safında yer alan Georges Danton, Maximilien Robespierre’in gücü ve politikaları karşısında geri planda kalıyor; derken devrimi, devrim için yapıp edilen onca şeyi bir vicdan muhasebesine tabi tutuyor. Dünyayı değiştirmek için kol kola yola çıkan iki devrimci kanlı eylemlerden ve idamlardan sonra iki ayrı kutba savruluyor. Danton, iktidarın giderek yozlaşmaya başladığını düşünüp kendisini sert bir ahlâki sorgulamanın içinde buluyor, günbegün her şeyin sonlanacağı o ana yaklaşıyor. Georg Büchner, insanların canı pahasına yürüttüğü mücadeleyi ve devrimci ideallerin trajik biçimde altüst oluşunu ustaca oyunlaştırıyor.

Nesl-i Ahîr

II.Meşrutiyet’in yarattığı heyecan sürerken kaleme alınan bu romanda, II. Abdülhamit dönemine yönelik keskin eleştiriler yer alır. Baskıcı ortam, iç politikadaki aksaklıklar, hafiye teşkilatının çıkardığı sorunlar, devlet dairelerindeki bozulan işleyiş, liyakat yerine kayırmanın öne çıkması, ordu ve eğitim alanındaki sıkıntılar gözler önüne serilir. Ancak Uşaklıgil’in asıl amacı romanın başkahramanı Süleyman Nüzhet’in etrafındaki gençler üzerinden, bu baskıcı ortamda bunalan gençliğin sesini, kaygılarını bütünüyle yansıtmaktır. Bunu yaparken İstanbul’u da romanın bir karakteri gibi tüm renkleriyle ön plana çıkartır.

Osmanlı Anadolusu'nda Kızılbaş Aleviler
Sufilik, Siyaset ve Toplumsal Kimlik

Osmanlı Anadolusu’nda iz bırakmış topluluklardan biri olan Kızılbaş Aleviler bilhassa resmî tarihyazımında yok sayılmış, akademik çalışmalarda ise yeterince araştırılmamıştır. Osmanlı Anadolusu’nda Kızılbaş Aleviler daha çok mistik ya da folklorik bir gözle değerlendirilen bu inanç topluluğunun kökenlerine iniyor, Anadolu’daki Sufilerin ve seyit ailelerinin izini sürüyor, Kızılbaş Alevi topluluklarının Bektaşilikle olan bağlarını inceliyor. Kızılbaş hareketinin oluşumuna dair alternatif bir anlatı sunan Ayfer Karakaya-Stump bu çalışmasında yalnızca arşiv kaynaklarıyla yetinmiyor, yürüttüğü saha çalışması sayesinde ulaştığı Alevi yazılı belgelerinden ve “ocak” olarak adlandırılan ailelerin sözlü tarihlerinden de yararlanıyor. Yazılı ve sözlü tarih kaynaklarıyla şekillenen bu kitap, Alevilik çalışmalarına yeni ve çığır açıcı bir katkı yapıyor.

Zeki ve Çevik
Türkiye'de Sporun Bir Asırlık Kültürel Muhasebesi

Zeki ve Çevik’te Şevket Furkan Erbay, siyasal ve toplumsal arka plana da bakarak Türkiye’de sporun tarihini anlatıyor ve bunu sadece “neticeye” değil “Hatice’ye” bakarak, sadece skorlarla değil, nice insan hikâyeleriyle harmanlıyor. Kitap, her on yıllık dilimini bir spor branşına odaklanmaya vesile ediyor - öncesiyle ve sonrasıyla devamlılıkları atlamadan: Cumhuriyet’in ilk on yılının merceğinde atletizm, 1930’larda binicilik, 1940’larda tenis, 1950’lerde güreş, 1960’larda bisiklet ve yüzme, 1970’lerde boks, 1980’lerde Uzakdoğu sporları ve halter, 1990’larda basketbol, 2000’lerde futbol, 2010’larda voleybol var. Ve son olarak, çıkıştaki branşlar: Okçuluk, jimnastik, atıcılık...

Hepimizin Meselesi
İklim Meselesi

Türkiye’nin sayılı iklim uzmanlarından ve aktivistlerinden Önder Algedik, İklim Meselesi’nde iklim krizini bütün boyutlarıyla, bütün derinliğiyle ve bütün ciddiyetiyle ortaya koyuyor. Enerji politikaları ve “büyük” politikada hâlâ alınmayan önlemlerin yanı sıra kentsel dönüşümün, geleneksel kent ekonomisinin yerini AVM odaklı bir yapının almasının, otomobil “rejiminin” ve “doğal” kabul ettiğimiz birçok şeyin iklim felaketine olan etkisini gösteriyor.
OSZAR »